KUMPANYA TİYATROSU

YİNE NE OLDU? (2002)

Konsept ve Yönetim: Naz Erayda
Metin: Aslı Mertan
Oyuncular: Ali Atay, Bilge Arat, Cenk Telimen, Derya Alabora, Kerem Kurdoğlu, Özden Çiftçi, Şerif Erol, Ülkü Duru
Yönetmen Yardımcısı: Sima Can
Yapım Yönetmeni: Nadi Güler
Yapım Ekibi: Sebla Arın, Mustafa Çokran, Burak Kolcu, Mehin Öner, Mahir Yıldız
Video Çekim: Tunç A. Çam

Konu:

Bu kısa "oyun", hakkında bilgi sahibi olunmayan iki kişinin (iki kadın ya da iki erkek bazen de bir kadın bir erkek) otomobille geldikleri bir açık alanda, aniden başlayan ve aniden biten, nedeni bilinmeyen, konusu anlaşılmayan, hikâyesi olmayan bir tartışmanın izlenme "hali" üzerine.

Bu kısa "oyun", Tiyatro Festivali süresince her gün, zamanı ve yeri daha önce duyurulan farklı açık alanlarda, farklı otomobiller içindeki farklı iki kişi arasında oynandı. "Oyun" yerlerini Festival bayrağı işaret ediyordu.

Bu "oyun" 13. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali için tasarlanmıştır.

Katıldığı Festivaller:

"Yine Ne Oldu?" 13. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali boyunca Galata Kuledibi, Tünel Meydanı, Tepebaşı Eski Tüyap önü, The Marmara Oteli önü, Taksim Gezi Pastahanesi önü ve İTÜ Taşkışla Binası, Taksim Gezi Parkı'nda 16 kez oynanmıştır.

BASINDAN SEÇMELER:

Ortaya çıkan 'kavga hali', özelde iki insanın, biraz uzaktan baktığımızda ise hepimizin hesaplaşmasını gösteriyor bize. Erayda bu kısa oyunda hiçbir şeye işaret etmeden ve hiçnir gösterge kullanmadan yapıyor bunu.

Bu kez zorunlu seyrediyoruz bu 'nedensiz' kavgayı. Hangi kavganın bir nedeni var ki ya da nedensiz bir kavga oldu mu ki hiç?

Meltem Kerrar, Cumhuriyet Gazetesi, 2002

Herkes ilk başta gerçek bir kavgaya şahit olduklarını sanıyor, ancak daha sonra bunun bir gösteri olduğunu fark ediyor ve merakla sonu bekliyor... Ancak hem mekânı, hem de bilet almadan izleyenleri tamamen farklı bir oyun.

Erhan Doğan, Sabah Gazetesi, 2002

... Kumpanya yapımı olan ve festival boyunca her gün küçük bir meydanda, bir açık alanda oynanan "Yine Ne Oldu?" da sokaktaki insanla bütünleşti. Yoldan geçen durdu, izledi, katıldı, konuştu ve tiyatronun tadına zekice kotarılmış bu yapımla vardı...

Dikmen Gürün, Cumhuriyet Gazetesi, 2002

Oyun çerçevesinde sokaklar sahne oldu, oyuncular da birer kavgacı. Beyoğlu'nun belli başlı meydanlarında oynanan oyunu çoğu meraklı vatandaşımız kavga diye seyretmeye başlıyor, ardından oyun olduğunu anlayınca uzun zamandır gitmediği tiyatronun ayağına gelmesinin memnuniyetini yaşıyor.

Serkan Kahraman, Aktüel Dergisi, 2002

.... Eğer görmedinizse, bir süre sonra bunun "oyun" olduğunu, bilenlerle bilmeyenlerin aynı duruma düştüklerini anlamayabilirsiniz. Sokaktaki bir kavgaya "dışarıdan" bakarken, aslında kendi içinizle hesaplaştığınızı fark etmeyebilirsiniz. Kadınla erkeğin, kimlikleri, kişilikleri, geçmişleri hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Neden kavga ettiklerini bilmiyordum... Ama... ama... Dehşet içinde fark ettim ki, kullandıkları sözcükleri çok iyi biliyordum. Kavgada kullanılan, içi boşaltılmış da olsa, her kavgada kullanılan, sizin, benim, hepimizin sözcükleri, kavganın kalıpları birdi... Ama bu sözcüklerle, bu kalıplara dışarıdan baktığımızda, birden kavganın anlamsızlığını, saçmalığını kavrıyorduk! Tamam, bu bir "oyun"du ama, oyunu seyrederken biz utanıyorduk... En çok kendimizden utanıyorduk. Sokak ortasındaki kavgayı seyrederken kendimizle yüzleşiyorduk...

Naz Erayda ve emeği geçen herkesi kutlarken, tiyatro sanatında "yadırgatma", "yabancılaştırma" üzerine kafa yormuş tüm ustaları da saygıyla anıyorum.

Zeynep Oral, Cumhuriyet Gazetesi, 2002

Bir araba hızla meydana gelir, keskin fren yapar. Bir kadın ile bir erkek arabadan fırlar ve birbirlerine bağırmaya başlarlar. Avaz avaz karşılıklı hakaretlerde bulunurlar, giderek tekme tokat birbirlerine girerler.

Tıpkı Koltes ve gençliğindeki Brecht gibi meselenin aslı kavganın kendisidir, nedeni değildir; dikkatler göz önünde cereyan eden devinime ve doğal sonucu olarak patlamaya çekilir.

Performansın iki kadın yaratıcısı (Naz Erayda: Konsept ve reji; Aslı Mertan: Metin) bu çalışmalarıyla festivalin belki de en çarpıcı gösterisine imza attılar. Her akşam rastlantısal olarak toplanan bir kalabalık, kentin farklı meydan ve köşelerinde son derece sanatsal bir ustalıkla kotarılmış bir parça gerçekliğe tanık olmak üzere bir araya gelir - yüzlerine dehşet, merak, tedirginlik yansır. Performans birkaç kez izlendiğinde nerdeyse sosyolojik bir gözlem niteliği kazanır.

Boal'in "Görünmez Tiyatro"sunun tersine, burada sanat, gerçeğin içerisine akıtılmaya çalışılmıyor - bütün izleyiciler olup bitenin sözleşilerek yapıldığının farkındadırlar.

Renate Klett, Theater Heute, Nr. 10 Ekim 2002, sayfa 24